Çerkez Guliyev’in anısına
24.06.21
M. E. RESULZADE ADINA BAKÜ DEVLET ÜNİVERSİTESİ’NDEN PROF. DR. ÇERKEZ GÜLİYEV’İN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ ANISINA
Salkım söyüt goy men senden utanım, Görüşüne bugün tenha gelmişem...
Bu şiir Sona Çerkez’in “İkimizin Kitabı” adlı anılarından alınmıştır. Çerkez Guliyev’in ani ölümünden sonra kendini onun hatıraları ile ovutan Sona Çerkez kitabında üniversitedeki anılarından dostluklardan vefasızlıklardan bahsediyor. Kitapta dikkat çeken konuların ekserisi Çerkez Guliyev’in adıyla hatıralarıyla başlar. Her yazıda onu anmadan geçemez. İkili bir hayatın yaşantılarıdır bütün bu yazdıkları. Hayatta öyle insanlar var ki yıllar geçse de ne yakınları tarafından unutulur, nede dostları. Yoluna ışık tutan öğrencileri ise hiç unutmazlar. Her başarı kazandıklarında öğretmenini hatırlar, onun hayatına kattığı bilgilerle yaşar. Merhum Prof.dr.Çerkez Guliyev de o unutulmayan insanlardandı. Nice ki Sonası diye hitap ettiği sevgili eşi Sona Çerkez 27 yıldır evde duvarda asılı resimlerin, önünde pervane gibi dönür dolaştıkça, not defterine yazdığı yazıların, yarım kalan eserlerin, bu değerli insanın anılarıyla her gün her saat yaşıyor her gün bir satır bile olsa yazıyor. Çerkez Guliyev’in kendi not defterine henüz sağlığında şunları kaydetmiş: “Sona hanım yanarak kül olan, sonra kendi küllerinden yeniden doğulan Semender kuşu gibidir.”Çerkez Guliyev tabiatan çok alçakgönüllü, ılımlı bir insan, iyi bir baba olduğu gibi saygılı bir eşti. Kimseyi kırmaz, konuşurken hiç sesini yükseltmez ağır ağır konuşuyordu. Çerkez Guliyev ve Sona Çerkezle bir anıyı hiç unutamadım. Sona hanım annem tarafından yakın akrabam. Resulzade adına Bakü devlet üniversitesinde öğrenciykentek gidecek yerim orası olduğu için tez tez uğrardım. Uğramadığım zaman bu hafta gelmedin derdi. Çerkez Guliyev’in kızı olmadığı için bana kızım diye hitap ederdi. Bir karıncanı bile incitmeyecek naif bir insandı. Bir mayıs akşamı yine uğramıştım Sona hanımla Yaşamal’daki eski evin küçük bahçesinde mürebbeli çay sofrasında oturmuştuk Çerkez Guliyev henüz gelmemişti. Sona hanım Çerkez nerde kaldı, hiç geç kalmaz diye söylendi. Sona hanım Çerkez Guliyev’in tam aksi, tabiaten hep narahat, telaşlı bir insandı. Her şey için merak ederdi. Az geçmeden kapı acıldı Çerkez Guliyev azcık ağarmış saçlarıyla kapıda göründü. Üzünde her zamanki nurlu tebessüm vardı. Pahh kızım da gelmiş dedi. Ben ayağa kalkıp onun eve geçmesine yol vermek istedim. Otur kızım, otur dedi al bu dosyanı odaya koy ben diğer taraftan geçeceğim. Burada karıncalar kendilerine azuge taşıyor dedi. Sona hanımla birbirimize baktık. Evet hiç dikkat etmemiştik karınçalar yere serpilen kırıntıları ala bildikleri kadar yükü, oraya buraya taşıyorlardı. Çerkez Gulüyev içeri geçtikten sonra Sona hanım yine bana dönerek gördün mü karıncaya bile ayak basmaz dedi. Daha sonralar Çerkez Guliyev’in o facialı ölüm haberini duyduk. Sona hanımın dünyası yıkılmıştı. Üniversiteden bütün öğretmenler yeni aldıkları eve toplanmıştı. Her kes Çerkez Guliyev’in genç yaşta eserlerini tamamlamadan o talihsiz kazayla, zamansız aralarından ayrıldığı için üzüntülüydüler. Bugün Türkiye’de Aydın Üniversitesinde görev yapan değerli hocam Prof. Dr. Kamil Veli Narimanoğlu da Çerkez Guliyev’in ölüm haberini duymuş ilk gelenler arasındaydı. Aynı üniversitede çalıştığı Çerkez Guliyev’le çok samimi aile dostlukları, ilişkileri olan Kamil Veli susuyor, bu suskun bakışlarından, oldukça üzgün olduğu görünüyordu. Değerli Hocam Kamil Veli ile 2006 yılında Türkiye’de yeniden görüşme fırsatı yaranmıştı. O zaman Dünya Gündemi gazetesinde çalışıyordum. Gazetenin sahibi olan rahmetli Cevdet Akçalı ile bir görüşme için gazeteye taksi ile gitmeli olduk. Yollar çok sıkıntılıydı. Taksi adım adım gidiyordu. Kamil Veli hocam o arada tez tez arkaya bakar benimle konuşurdu. Eski yıllardan üniversitedeki talebelik yıllarından konuşmaya başladı ve rahmetli Çerkez Guliyev’i andı Sona hanımı andı. Heyif dedi Çerkez Guliyev çok insani hususiyetleri olan biri idi. Çok genç kaybettik dedi. Kamil Veli hocam da bir hatırasını şöyle anlatmıştı: Üniversitede iken o zamanlar çok gençtim dedi henüz evlenmemiştim. Yasamalda yaşıyordum yolum hep Çerkez Guliyev’in eski evlerinin önünden geçerdi. Bir kere de akşamüstü üniversiteden dönürken yine bahçede oturmuşlardı. Selam verdim geçmek istedim, Sona hanım, buyur gel çok güzel çay var beraber içelim dedi. Bahçeye indim, koltuktaoturur oturmaz her zamanki soruyu yine sordular;ne zaman evleneceksin diye ikisi de ısrarla soruyorlardı. Çok yakışıklısın bir kız bulamadın mı, diye benimle şaka ederlerdi. Sonra elbette aile kurdum ailevi de görüşüyorduk. Allah gani gani rahmet eylesin dedi. Şimdi Çerkez Guliyev gibi insanların yeri görünür parmakla saymak olar öyle insanları. Hep yardım etmeyi seven sorunları çözen insandı. Sona hanım da öyledir her ikisi de dedi. Üniversitede çok hocalarımla konuştuğumda hep iyi yanlarıyla tanıttılar Çerkez Guliyev’i. Sona Çerkez yazılarında hep bunu yazardı. ‘Çerkez bir karıncayı bile incitmezdi’ Üniversite yıllarında yoluma ışık tutan değerli bilim insanı, elli dört yaşında kaybettiğimiz Prof. Dr. Çerkez Guliyev’i saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum. Kutlu tini şad, otağı uçmak olsun. Çerkez Guliyev, beraber kullandıkları evdeki not defterine Sonası diye yazdığı sevgili eşi Sona Çerkez’e bu ağır itkiyi omuzlarında taşıyan vefalı, Semender kuşuna sabır ve sağlıklı ömür dilerim.
Sevil Abbasova İrəvanlı
|