Türkiyədə mühacir yazıçı və jurnalist Məmməd Sadiq Aran haqqında kitab çap olunub
14.11.20
Azərbaycan Xalq Çümhuriyyəti Parlamentinin üzvü, mühacir yazıçı, jurnalist Məmməd Sadiq Aran haqqında Türkiyədə yeni kitab çap olunub.
Kitabı Şimali Makedonyanın Beynəlxalq Vizyon Universitetinin müəllimi, Doç.Dr. Atilla Jorma və araşdırmaçı yazar Sevil Abbasoğlu (İrəvanlı) hazırlayıb. Oxucularımıza, kitabın müəlliflərindən olan Sevil xanımın türkcə yazdığı tanıtım yazısını təqdim edirik:
Mehmet Sadık Aran ismini kaç kişi bildiği oldukça meçhul. Bilenlerin de duymaktan öte oldukları şüpheli. Hiç şüphesiz insan nisyan ile malul olmakla, unutulan ve unutulmuş isimler arasına M. Sadık Aran’ın da bulunması pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Ancak, bir milletin varolma-yok olma mücadelesi esnasındaki ince çizgide, dirilerden ziyade ölenlere, yaşayanlardan ziyade unutulanlara daha fazla ihtiyaç duyulduğu kesin. Zira, milli mefkurenin meşalesinin taşıyıcıları yaşayanlar olsa da, o meşalenin ruhuna ateş üfleyenler daha çok unutulanlar oluyor. M. Sadık Aran, Sovyet devriminin hayatları altüst eden dağdağasından yeni kurtulmuş biri olarak çıkardığı bu derginin (Turan), münderecatında görüleceği üzere genel olarak anti-komünist bir yayın politikası takibeder. Dergide yayımlanan yazılar, Sovyet devriminin ilk yıllarında ölüm, kıyım, yokluk ve sürgünlerle dolu en yoğun kaosun numunelerini taşır. Başta kendi öz vatanı Azerbaycan olmak üzere, Türkistan’da hüküm süren kanlı sürgün ve kıyım haberleri derginin bütün sayılarında yeralır. Bir cemiyet adamı olarak o, olağanüstü azmiyle sadece dergi çıkarıp, yazı yazmakla kalmaz, aynı zamanda Finlandiya’da Türk ve Turanî kökenli kolonilerle temas kurarak, bir dizi eğitim, sosyal ve kültürel faaliyetlere de ön ayak olur. Daha sonra, gerek Finlandiya’da birlikte olduğu çevresinin yarattığı hayal kırıklıkları, gerekse Türkiye’deki şartların nispeten değişmesi üzerine, yeniden Türkiye’ye döner. Aran önce kendisiyle aynı dertleri paylaşan kimi eski dostları, kimi yeni dostlarla kaldığı yerden yeniden mücadeleye başlamakta gecikmez. Bu eski dostların başında, hiç şüphesiz Hüseyin Nihal Atsız gelir. M. Sadık Aran ömrünü adadığı Türklüğün hâl ve istikbâli yolunda, hayatının sonuna kadar kalemi ile olduğu kadar bedenen de mücadele etmiş bunun için değişik yayın organlarında kaleme aldığı yazılarla, dönemin siyasi iktidarlarına uyarılarda bulunmayı kendisine vazife edinmiş Azerbaycan doğumlu bir Türk ziyalısıdır. Savaş yıllarının, bütün acılarını, sıkıntılarını, büyük siyasi ve içtimai çalkantıları yaşamış olan Sadık Aran, buna rağmen, bir yol arayışına hep devam etmiştir. Nitekim, doğumunun 125. yıldönümüne tekabül eden aziz hatırasına hürmeten Finlandiya’dan Sevil İrevanlı ve Atilla Jorma dostlarımız tarafından hazırlanan bu eserin neşrine rastlayan ve Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ’ın hilası için çarpışmaların devam ettiği şu günlerde, M. Sadık Aran’ın bir iman rüknü olarak gördüğü Karabağ’ın bağımsızlık savaşına denk gelmesi de talihin ve tarihin hoş bir sürprizi olsa gerek. Zira, M. Sadık Aran, neredeyse doğumundan ölümüne kadar hayatını adayıp, tartışmasız tek gayesi olan Azerbaycan’ın müstakilliği başta olmak üzere, bütün Türk illerinin ilelebet bağımsız ve hür payidar olmasını istemek olmuştur. Teessüf ki, o her ne kadar Azerbaycan ve diğer Türk illerinin göreceli de olsa bağımsızlığını görmese de, onun hayatına anlam veren “Karabağ” üzerinden bağımsızlık ve hürriyet muştusu Türkiye’nin de desteğiyle neşet ediyor olmasıdır. Elinizde bulunan bu eser, Sadık Aran’ın Finlandiya’da çıkardığı “Turan” dergisinde yayımlanan Türkçe yazıların yeniden transkipsiyonuyla, Fince yazıların tercüme edilmiş tam metnini ihtiva etmektedir. Pek tabii olarak derginin adının “Turan” olması M. Sadık Aran’ın siyasi ve edebi fikir dünyasındaki karşılığı jeopolitik bir tez değil, doğrudan doğruya “Türk Birliği”dir. İş bu sebeple, “Turan/î” kavramını ilk kullanan Finliler olmasına rağmen, dergi sayfalarında böyle bir şeye rastlayamayız. Görüleceği üzere, daha ziyade Solovki çalışma kamplarına gönderilen sürgünler olmak üzere, Sovyet devrimi sonrası Türk yurtlarından göçmenler tarafından alınan haberler ve Helsinki’de Türk kültürü ile ilgili yapılan faaliyetler yeralmaktadır. Tam da olması gereken bir hayalin gerçekleşme aşamasında, M. Sadık Aran’ı gerek hatırasını yadetmek, gerekse milli mefkurenin tahakkuku yolunda onun vatanperver hamiyyet yolundaki cansiparane mücadelesinin gelecek nesillere örnek olması açısından günyüzüne çıkarmanın bir borç olduğu kanaatindeyiz.
|