Balkanlar’da ve Bulgaristan’da Türk Varlığı
27.09.18
İsmail Cingöz
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı, BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi
Kök
itibariyle Türkçe olan “Balkan” kelimesi Batılı yazarları rahatsız
etmiş olacak ki, son zamanlarda Türkçe kökenli bir kelime yerine
“Güneydoğu Avrupa” şeklinde tanımlamaya gayret ettikleri görülmektedir.
Çünkü geri planda Türk ve Müslüman imajından rahatsızlık duydukları
anlaşılmaktadır. Zira Avrupalılar bile XIX. Yüzyıla kadar bu bölge için
“Avrupa Türkiye’si” veya “Avrupa’daki Türkiye” tabirini
kullanmaktaydılar (Şaybak, 2006: 50-52). Çünkü bölgede yoğun bir Türk
nüfusu bulunmaktaydı.
Türklerin
Balkanlara ilk gelmeleri Osmanlı dönemi ile değil çok daha önceden
Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden olduğu bilinmektedir. Türklerin Batı
Kolu olan İskitlerin II. Yüzyılda Orta Asya’dan başlattıkları ilk
göçlerini Hun Türkleri IV. Yüzyılda, Avar Türkleri V. Yüzyılda, Peçenek
Türkleri IX. Yüzyılda ve Kuman (Kıpçak) Türkleri XI. Yüzyılda devam
ettirdiler (Atun, 2009; Toksöz, 2011). Ayrıca ilk gelen bu Türk boyları
içerisinde Bulgar, Oğuz ve Ogur (Utrugur) Türklerinin de bulundukları
bilinmektedir. Fakat bu Türk boylarının büyük bir çoğunluğu zamanla
Hıristiyanlığı benimseyerek Turan ve Ural bölgelerine ait dillerini terk
ederek Slavlaşmışlar ve benliklerini kaybederek asimile oldular
(Şaybak, 2006, 58; Nuri, 2013). Çünkü Batı’ya göç eden bu Türk
boylarından sonra bölgeye yoğun bir Slav göçü yaşanmıştır (Tikici ve
diğ., 2008).
Divânu
Lügati’t Türk’te “Rum yakınında oturan Türklerden bir bölük” şeklinde
tasvir edilen Peçenek Türkleri Bizans ile ilişkileri neticesinde 1071
Malazgirt Meydan Muharebesinde Bizans ordusu içerisinde yer almıştır.
Fakat savaşın devamı esnasında savaştıkları kişilerin Türk olduklarını
anlamaları ile saf değiştirmeleri, Büyük Selçuklu Devletinin yani Sultan
Alparslan’ın zafer kazanmasında etkili olmuştur (Nuri, 2013).
1091
yılına kadar varlığını sürdüren Kuman-Peçenek Türk Federasyonunun
dağılmasının ardından Trakya ve Rodoplar, Makedonya ile Bulgaristan’ın
dağlık kesimlerinde kalan ve Osmanlı Devleti’nin 20 Ağustos 1389
tarihinde I. Kosova Savaşı ile bu bölgeyi fethetmesine kadar Şaman
dinine bağlı olarak yaşayan Kumanlar, fetihten sonra kendi istekleri ile
gönüllü olarak İslam Dinine geçtiler (Toksöz, 2011).
Türklerin
Balkanlara Karadeniz’in kuzeyinden geçişinden sonra Anadolu üzerinden
geçişleri bazı kaynaklarda üç farklı şekilde gösterilmiştir;
Birincisi
1065 yılında Konya bölgesin gelerek yerleşen 55-60 Bin civarında
Müslüman Yürük-Türkmen nüfusu Dedeağaç, Kavala ve Selanik üzerinden
deniz yolu ile Batı Trakya, Rodoplar ve Makedonya bölgelerine Bizans
yöneticileri tarafından yerleştirilerek iskan edilmişlerdir (Nevrezova,
2006: 28). İkincisi Osmanlı Devleti’nden 11 yıl önce Aydınoğlu Umur Bey
tarafından gerçekleştirilmiştir. 1341’de Bizans İmparatoru III.
Andranikus’un ölmesi üzerine yaşanan taht mücadelesinde Kantakuzen’e
yardım için Umur Bey donanma ile Rumeli’ye geçmiştir (Toksöz, 2011).
Üçüncü olarak Osmanlı Padişahı Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman Paşa
1352 yılında Gelibolu Yarımadasına geçerek bir yıl içerisinde Tekirdağ
bölgesini fethetmeyi başarmıştır. Orhan Gazi’den sonra tahta geçen
Sultan I. Murad dönemi ile birlikte düzenli ordularla yürütülen fetih
hareketi ile 1361’de Edirne, 1362’de Filibe, 1364’de Stara Zagora
(Zağra) ele geçirilmiştir. Daha sonraki Padişah Yıldırım Bayezid ise
1395’de Bulgarların o zamanki başkenti Tırnova’yı fethetmesi ile
Bulgaristan’ın tamamen Osmanlı egemenliğine dâhil olması ile Osmanlı
adalet ve hoşgörü dönemi de başlamış (Konukman, 1990: 20), bölge tamamen
Osmanlı denetimine geçmiş ve 559 yıl adalet ve hoşgörü ile
yönetilmiştir (Atun, 2009). Bu kadar uzun bir süre bölgeye hâkim olan
Türk ve İslam unsurunun bölgedeki Hıristiyan ve Yahudi halklarını da
zamanla etkilemiş olduğu görülmektedir.
Osmanlı
Devleti’nin hâkim olduğu dönem içerisinde Türk kültürüne ait önemli
eserlerin inşa edilmesi Hıristiyan halkının kültürünü de etkilemiştir.
Camiler ve medreselerin yanı sıra imara da önem verilmiş, yollar,
köprüler, hastaneler, han, hamam, kaplıca, ılıca, kervansaray, saat
kuleleri, imaret, türbe, çeşme, bedesten, kütüphane gibi 15.787 adet
mimari eser Balkanlara inşa edilmiştir. Osmanlının sadece dini eserler
inşa etmemesi bölgede asimilasyon amacını gütmediğinin bariz bir
göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Fakat bu kadar eserin çok az
bir kısmı orijinal halde kalabilmiş, büyük bir kısmı Türk kimliğinin
silinmesi adına yok edilmiştir (Tikici ve diğ., 2008).
Osmanlı
Devleti’nin; halkın dini inançlarını, malını ve canını güvence altına
almış olması, hâkim olduğu bölgelerde imar çalışmalarına öncelik
vermesi, devlet dahilindeki halkların barış içerisinde hayat sürmelerine
imkan tanıması ile Balkanlarda son yılları hariç olmak üzere neredeyse
savaşsız bir dönem geçirmesini sağlamıştır. Fakat milliyetçilik
fikirleri ile hareket eden halkların faaliyetleri ile XIX. Yüzyılda
bölgeye huzursuzluk ve kargaşa hâkim olmuştur (Tikici ve diğ., 2008).
Balkan
tarihi için Türk varlığının XIII. Yüzyıldan itibaren zirveye
ulaşmasında; Osmanlı Devleti’nin Balkanları fethetme süreci ile birlikte
Anadolu’dan Türkleri bu bölgelere yerleştirmesi şeklinde başlayan iskân
politikası etkili olmuş (Tikici ve diğ., 2008) ve kalıcı hale
gelmiştir.
Osmanlı
Devleti tarafından Rumeli adı verilen Balkanlara fetihlerle birlikte
nüfus yapısında denge oluşturabilmek amacıyla Anadolu’dan kitleler
halinde getirilen Müslüman Türkler ile kısa zamanda Müslüman-Türk nüfusu
artmış, özellikle de Bulgaristan’da %70-80’lere varan oran ile çoğunluk
hale gelmiştir (Maral, 2010: 1). 1633, 1639, 1641 ve 1696 cizye
defterleri kayıtlarına göre bütün köylerde Hristiyan nüfusa rastlanmış
olsa da birçoğunda Müslüman nüfusun %89’lara kadar çıkmış olduğu
görülmektedir (Koyuncu, 2013).
Türklerin
Balkanlarda gerçekleştirdiği fetih hareketleri devam ederken bir
taraftan Katolpak, diğer taraftan Rum kiliselerinin baskılarına
dayanamayan Protestan Bosna Hersek Basle (Basel) Konsili bir kurtuluş
çaresi olarak 1410 yılında Türkleri ülkesine davet etmiş, Rum
Ortodoksluğuna İslam’ı tercih etmiştir (Nuri, 2013).
Osmanlı
Devleti’nin Balkanlara fetih hareketlerinde daha önceki Karadeniz
üzerinden gelmiş olan Türk kavimlerinin bir kısmının yardımcı ve faydalı
oldukları görülmüştür (Toksöz, 2011). Bulgaristan’ın fethi sırasında
XI. Yüzyıldan itibaren bölgeye yerleşmiş ve XIV. Yüzyıldan itibaren
İslamiyet’e girmeye başlamış olan Kuman (Kıpçak) Türklerine bu
yardımlarından dolayı Slav dilinde yardımcı anlamına gelen “pomaga”
sıfatı verilmiş ve bu tarihten itibaren de “Pomak Türkleri” denilmeye
başlanmıştır (Nevrezova, 2006: 9). Pomakların gönüllü olarak İslamiyet’i
benimsemeleri ve zamanla İslam dinine geçmeleri XVIII. Yüzyılın
ortalarına kadar devam etmiştir (Koyuncu, 2013).
Osmanlı
Devleti’nin fetihleri ile birlikte bölgeye yerleştirilen Türklerin
etkisi ile Balkanların yerli halklarından İslamiyet’e geçmemiş olanlar
ise kendi din ve dillerini korusalar da Türk usulü hayat tarzından
etkilenerek benimsemişler, zamanla gelenek-görenekleri ve sosyo-kültürel
özellikleri Türk tarzına doğru evrilmeye başlamıştır. Fakat Osmanlı
Devleti’nin Balkanlardan çekilmesi ile Avrupa kültürü etkili hale
gelmiştir (Tikici ve diğ., 2008).
Bütün
Balkan devletlerine yayılmış olarak yaşayan Pomakları bu devletlerin
hemen hepsi sahiplenmekte ve etnik kökenlerinin tam olarak bilinmediği
iddia edilirken genel olarak Slav kökenli oldukları kabul edilmektedir
(Oran, 1993). Pomakların etnik kökenlerine yönelik iddiaların çeşitli ve
ihtilaflı olmasının temel nedeni siyasidir. Çünkü iddia ve tezler ilmî
değildir. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekilmesi ile birlikte her
etnik grup kendine göre bir söylem geliştirmiştir (Koyuncu, 2013).
Makedonya’da yasayan Pomaklara “Torbeş”, Kosovo ve Arnavutluk’takilerine
“Goran” denilirken (Nevrezova, 2006: 9), Sırbistan’da ise daha çok Gora
Bölgesinde yaşadıkları için “Goralı Sırp kökenli Müslümanlar” olarak
nitelenmektedirler. Türk kaynaklarına göre ise Pomakların kökeni Kuman
(Kıpçak) veya Peçeneklere dayandırılmaktadır (Türbedar, t.y.).
Pomakların
Türk kökenli olduklarına dair tezler Cumhuriyetin ilk yıllarında yüksek
sesle dile getirilmeye başlanmıştır. Bu hususta Galip Bahtiyar’ın 1928
yılındaki açıklamalarında Pomakların Slavlardan önce Balkanlara gelen
Türk kavimleri olmalarına rağmen zamanla Slavlar içerisinde asimile
olduklarını fakat İslamiyet’i kabulleri ile birlikte Türklüğe tam bir
bağlılık içerisinde oldukları belirtilmektedir (Koyuncu, 2013).
Bulgaristan’da
Pomakların bir kısmı etnik kökenlerinin ne olduğunu bilmediği, bir
kısmının “Bulgaristan Müslümanı” olarak kendini tanımladığı bir
bölümünün de kendisini Türk olarak ifade etmekte (Oran, 1993) oldukları
tezi olmuş olsa da genel olarak kendilerini Türk kabul etmekte ve o
şekilde kendilerini ifade etmektedirler. Önemli olan başkaları
tarafından tanımlanmalarından ziyade, kendilerinin nasıl kabul
ettikleridir (Ulutürk, 2004).
Bulgar
yöneticilerinin Pomak Türklerini “Müslümanlaştırılmış Bulgarlar” olarak
dünyaya takdimleri tamamen yalan ve mesnetsizdir (Özlem, 2009). Bulgar
tarihçilerine göre Osmanlı-Türk hâkimiyetinin etkisi ile Müslümanlaşmış
Slav Bulgarları’na Pomak deniliyor olsa da İslamiyet’in bu coğrafyaya
Osmanlı Türklerinden yüzyıllar önce yayılmış olması gözden kaçmakta ya
da kasıtlı olarak görmezden gelinmektedir (Nevrezova, 2006: 28).
Osmanlı
Devleti idaresi altında bulunan tebaanın statüsünü Tanzimat Fermanı’na
kadar etnik kimliğe göre değil, dinî mensubiyetlerine göre dizayn
etmiştir. Fakat Osmanlı politikaları asimile üzerine bina edilmemiş,
gayri Müslimleri İslam’a, Türk olmayanları Türkleştirme gayreti
içerisinde olmamıştır. Osmanlı Devleti fethettiği Hıristiyan ülkelerin
toplum yapısına, dini inanç ve ritüelleri ile genel yönetim biçimine
müdahale etmemiştir (Türbedar, t.y.).
Kaynaklar
ATUN,
Ata, (2009) Batı Trakya’daki Planlı Türk Soykırımı, Batı Trakya Online,
(Erişim),
http://www.batitrakya.org/e-arsiv/yayinlar/bati-trakyadaki-planli-turk-soykirimi.html,
25.09.2015. KONUKMAN, R. Ercüment, (1990) Tarihi Belgeler Işığında
Büyük Göç ve Anavatan (Nedenleri, Boyutları, Sonuçları), Ankara,
Hazırlayan: Kutlay Doğan. KOYUNCU, Aşkın, (2013) Balkan Savaşları
Sırasında Pomakların Zorla Tanassur Edilmesi (1912-1913), OTAM, Bahar
2013, S.33, ss.139-196. MARAL, Fevziye, (2010) Bulgaristan’dan
Türkiye’ye 1989 Göçü, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp
Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. NEVREZOVA, Aydzhan, (2006) Bulgar
Yönetiminde Azınlıklar (1878–2004), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Master Tezi, Ankara. NURİ,
Celal, (2013) Bulgar ve Pomak, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, S.53, C.2, ss. 421-431, Çev./Akt.:
Muhammet Kemaloğlu. ŞAYBAK, Arzu, (2006) Soğuk Savaş Sonrası
Türkiye’nin Balkan Ülkeleriyle İlişkilerinde Güvenlik Olgusu ve
Karşılıklı Çıkarlar, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı,
Yüksek Lisans Tezi, Bursa. ORAN, Baskın (1993) Balkan Türkleri
Üzerine İncelemeler (Bulgaristan, Makedonya, Kosova), Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 48(01). ÖZLEM, Kader, (2009) Tarihsel Süreç
İçinde Türklere Uygulanan Şovenist Bulgar Politikaları, Turan Stratejik
Araştırmalar Merkezi, Turan-Sam, 01.01.2009, (Erişim),
http://www.turansam.org/makale.php?id=213, 25.09.2015. TİKİCİ,
Mehmet, KARATEPE, Selma, ERDEM, Orhan, (2008), Balkanlarda Türk Kültürü:
Osmanlı Sonrası Kosova’da Yaşayan Türklerin Kültürel Özellikleri ve
Türkiye İle İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme, 24.04.2008, Tekirdağ,
1.Uluslararası Balkanlarda Tarih ve Kültür Kongresi, (Erişim),
www.sbekongre.sakarya.edu.tr/kongre1/Bildiri/217-230.pdf, 29.09.2015. TOKSÖZ,
İlhan, (2011) Batı Trakya Türk Topluluğunun Rodoplardaki Buluşma
Noktası: Seçek Yaylası Tarihi Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültür
Etkinlikleri, Millî Folklor, S. 91, (Erişim),
http://www.millifolklor.com TÜRBEDAR, Erhan, (t.y.) Balkanlar’da
Müslüman Topluluklar ve Türkiye, (Erişim),
http://www.balgoc.org.tr/2004/bmtseminer/bursateblig.htm, 28.09.2015. ULUTÜRK,
Rafet, (2004) “Bulgaristan’da Pomak Türkleri 1”, 01.12.02004,
(Erişim),http://www.bulturk.org/site/index.php?option=com_content&view=article&id=112:bulgaristanda-pomak-teri-2&catid=33:rafet-uluturk&Itemid=318,
25.09.2015.
|